Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkanı Nazan Aksaray şu ifadeleri kullandı;
“Bugün burada insanlığın yüzakı, onuru ve vicdanı Sumud Filosu’nun aktivistlerine dayanışma duygularımızı iletmek, hukuk dışı alıkoymayı bir an önce durdurması, dostlarımızı bir an önce serbest bırakması ve soykırımı sonlandırması için İsrail Hükümeti’ne seslenmek için bulunuyoruz.
7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail, Gazze’de soykırım yapıyor. En az 66000 insan öldürüldü, en az 170000 yaralının olduğu biliniyor. 2 milyon insan göçe zorlandı. Çocuklar açlık nedeniyle ölüyor, açlık bir silah olarak kullanılıyor. Barınma zorluğu, susuzluk, hastalıklar, tedavi olamama çok büyük sorunlar. Okullar, hastaneler bombalanıyor, sağlık çalışanları öldürülüyor, hapishanelere atılıyor.
Tüm bu zulüme karşı 2 yıldır dünyanın dört bir yanında insanlar, eylemler yapıyor, bu insanlık suçunu lanetliyor, soykırımın durdurulması için haykırıyorlar.
Sumud Filosu da, İsrail’in Filistin’e uyguladığı soykırımı daha görünür kılmak ve küresel ablukaya isyan etmek için 31 Ağustos’ta Barselona’dan yola çıktı.
Tüm dünya filonun bu onurlu yolculuğunu yaklaşık bir aydır, kalplerimiz onlarla birlikte atarak izliyorduk, izliyoruz.
İsmini Arapçada “kararlılık” demek olan olan Sumud kelimesinden alan, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı deniz ablukasını barışçıl yollarla aşarak bölgeye insani yardım ulaştırmayı amaçlayan 46 ülkeden 490 aktivisti taşıyan Sumud Filosu insanlığın onuru ve vicdanıdır.
Sumud Filosu hepinizin yakından takip ettiği üzere, 1 Ekim gecesi İsrail savaş gemileri tarafından uluslararası sularda kuşatılmış, sivil teknelere baskın düzenlenerek aralarında ülkemizden de çok sayıda kişinin olduğu 484 aktivist alıkonulmuştur.
Evrensel insan haklarını hedef alan, temel insani değerlere yönelik bu saldırıyı kınıyoruz.
Gazze halkını açlığa mahkum ederek yerinden sürmeye çalışan İsrail Devleti’nin Gazze'ye insani yardım ulaştırmaya çalışan gönüllüleri engellemesi kabul edilemez!
İsrail’in Sumud Filosu’na yönelik saldırısı uluslararası hukuku açıkça ihlal eden bir eylemdir.
Birleşmiş Milletler Şartı’nın ikinci maddesi devletlerin kuvvet kullanma yasağını ve uluslararası barışın korunmasını düzenler. Bu maddeye göre hiçbir devlet uluslararası sularda barışçıl ve sivil gemilere karşı güç kullanamaz. İsrail bu saldırıyla açıkça Birleşmiş Milletler Şartı’nı ihlal etmiştir.
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi açık denizlerde seyrüsefer özgürlüğünü ve gemilerin dokunulmazlığını güvence altına alır. Sumud Filosu’na yönelik müdahale bu dokunulmazlığı yok saymakta ve suç teşkil etmektedir.
Cenevre Sözleşmeleri insani yardım faaliyetlerini ve sivillerin korunmasını uluslararası hukuk çerçevesinde güvence altına alır. Sivillere ve insani yardım konvoylarına saldırı savaş suçu niteliğindedir. Bu saldırı masum insanların hayatını doğrudan hedef almıştır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin üçüncü ve dokuzuncu maddeleri yaşama hakkını ve keyfi gözaltı yasağını düzenler. Sumud Filosu’na katılan sivillerin alıkonulması hukuksuzdur ve derhal sona erdirilmelidir. Gözaltına alınan tüm siviller derhal serbest bırakılmalıdır.
İsrail’in saldırısı yalnızca bir ülkeye değil, uluslararası barışa, insan haklarına ve tüm insanlığın ortak vicdanına yönelmiş bir meydan okumadır. Bu tabloya sessiz kalınması uluslararası hukukun ve insani değerlerin bütünüyle yok sayılması anlamına gelir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplum acilen harekete geçmeli, İsrail’in bu saldırısına karşı etkili yaptırımlar uygulanmalı ve sorumlular hakkında uluslararası soruşturma başlatılmalıdır. Masum sivillerin hedef alındığı bu eylem asla cezasız kalmamalıdır.
Gazze’de hastaneler ilaçsız bırakılırken, çocuklar açlıktan ölürken ve temel yaşam malzemeleri bölgeye sokulmazken, İsrail savaş gemilerinin Sumud Filosu’na müdahalesi yalnızca bir askeri müdahale tehdidi değil, aynı zamanda küresel dayanışmaya verilmiş açık bir gözdağıdır. Gazze’de aylardır süren soykırımın en çıplak görüntüleri dünya kamuoyunu ayağa kaldırırken, Sumud Filosu’nun amacı ablukanın karanlık duvarlarını kırmak ve dünyayı harekete geçirmektir. İsrail’in askeri güç gösterisinin, bu dayanışma çabasını bastırmaya, uluslararası tepkiyi susturmaya yönelik olduğunu gayet iyi biliyoruz. Ancak ne Filistin halkının özgürlük iradesi, ne de küresel dayanışmanın kararlılığı bu saldırılarla kırılabilir. Bu nedenle, Gazze’ye uzanan her dayanışma eli yalnızca insani bir yardım değil; aynı zamanda İsrail’in soykırım politikalarına meydan okuyan politik bir eylemdir.
2 yıldır Gazze halkına soykırım uygulayan, ablukayı sürdürerek insanları, açlığa, kıtlığa, göçe, ölüme mahkum eden İsrail’in, yürürlükte olan uluslararası hukuku, sözleşmeleri ihlal etmek için cüreti arkasında duran emperyalist güçlerden aldığını biliyoruz. Yaşananların hepsi birer insanlık suçudur.
İsrail devleti, bütün bu insanlık suçlarından ötürü uluslararası mahkemelerde yargılanmalı ve hesap vermelidir. Gazze ablukasının kırılması, soykırımın son bulması için dayanışmamızı artırıp sesimizi daha da yükseltmeliyiz. Biz hekimler, her zaman barıştan yana olduk, olmaya da devam edeceğiz. Birleşmiş Milletler’i, İsrail Tabipler Birliğini, Dünya Tabipler Birliği’ni, Dünya Sağlık Örgütü’nü, uluslararası kamuoyunu, tüm kurumları ve tüm iktidarları bu insanlık trajedisinin ve savaşın durdurulması için göreve çağırıyoruz. Filistin halkına yaşatılan zulmün sona erdirilmesi insanlığın ortak sorumluluğudur.
AKP hükümetini İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkileri tamamen kesmeye ve aktivistlerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları için tutum almaya çağırıyoruz. İsrail’le diplomatik ilişkilerini kesen Kolombiya Devlet Gustavo Petro’ya, süreçte en başından bu yana kararlılıkta duruşunu ortaya koyan İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’e, İsrail’e gidecek yükleri yüklemeyen liman işçilerine ve şimdi de genel grev kararı alan İtalyan işçilerine, 280 gündür cezaevinde bulunan Gazze direnişinin sembol isimlerinden Dr. Hüssam Ebu Safiyye’ye ve tüm sağlık çalışanlarına selamlarımızı iletiyoruz.
Aktivistler arasında farklı ülkelerden ve ülkemizden hekimlerin olduğunu biliyoruz. Meslektaşlarımıza ve tüm aktivistlere şükran duygularımızı, dayanışma duygularımızı iletiyoruz.
Aktivistler arasında bulunan Dr. Osman Çetinkaya’nın yeri bizler için ayrıca önemlidir. Dr. Osman Çetinkaya şehrimizde hizmet vermiş, birlikte çalıştığımız acil tıp uzmanı meslektaşımızdır. Kendisine buradan sizler aracılığıyla da dayanışma duygularımızı iletiyoruz. Bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını diliyoruz, bunun için gereken ne ise yapacağımızı bilmesini isteriz.
Son sözümüz İsrail Hükümeti’ne. Bizler Filistin halkının yanındayız. Aktivistleri serbest bırakın. Soykırıma, insanlık suçlarına son verin. Yaşasın özgür Filistin."