Okula uyum süreci zannedildiği kadar zor mu?

Okul dönemi, sadece çocuklar için değil, aileler için de bir uyum sürecidir. Her sabah erken kalkmak, yeni bir ortama girmek, arkadaş edinmek, öğretmenle tanışmak…

Tüm bunlar çocuklar için heyecan verici olduğu kadar kaygı da yaratabilir. Özellikle okulun ilk günlerinde bazı çocuklar ağlayabilir, gitmek istemeyebilir, karın ağrısı ya da mide bulantısı gibi fiziksel tepkiler gösterebilirler. Bu, sandığımızdan daha olağan bir durumdur. Çünkü çocuk, güvenli alanı olan evden çıkarak yeni bir dünyaya adım atmaktadır.

Bu süreçte ebeveynlerin en önemli görevi, sabırlı ve anlayışlı olmaktır. “Ağlama, korkulacak bir şey yok” demek yerine “Yeni bir yere alışmak zor olabilir, seni anlıyorum” demek çok daha etkili olur. Çocuğun duygusunu bastırmak yerine anlamaya çalışmak, onun güven duygusunu pekiştirir. Çünkü çocuk, duygusunun kabul edildiğini hissettiğinde daha hızlı toparlanır.
Bir diğer önemli nokta, tutarlılıktır. Bazen ebeveynlerden biri “okula gitmek zorundasın” derken diğeri “bugünlük gitme” diyebiliyor. Bu, çocuğun kafasını karıştırır. Çocuk sınırları net olan bir ortamda kendini daha güvende hisseder. Kararlılık, sevginin bir parçasıdır.

Ebeveynlerin öğretmenle kurduğu iletişim de çok kıymetlidir. Çocuğun evdeki duygusal durumu, sabahki vedalaşmalar, uykusu ya da iştahı öğretmenle paylaşılmalıdır. Aynı şekilde okulda yaşananları öğrenmek de süreci kolaylaştırır. Bu iletişim, çocuğun etrafında güçlü bir destek ağı oluşturur.

Çocuğun okula alışma süresi ise her çocukta farklıdır. Kimisi birkaç gün içinde koşarak giderken, kimisi haftalarca zorlanabilir. Bu, çocuğun kişiliğiyle, mizaç özellikleriyle ilgilidir. Uyum sürecini hızlandırmaya çalışmak ya da diğer çocuklarla kıyaslamak çocuğu daha da geriye götürür. Her çocuk kendi hızında ilerler.

Ebeveynler, kendi kaygılarını da fark etmelidir. Bazen çocuk değil, anne-baba okula vedalaşmakta zorlanır. Çocuğun bunu hissetmesi, ayrılık kaygısını artırır. Bu nedenle vedalaşmaları kısa, net ve kararlı tutmak en sağlıklısıdır.

Unutmayalım; okul yalnızca akademik bir yer değildir. Çocuk orada paylaşmayı, sıra beklemeyi, duygularını ifade etmeyi ve sosyal ilişkiler kurmayı öğrenir. Tüm bu öğrenmeler, onun gelecekteki yaşam becerilerinin temellerini oluşturur.
Ebeveynin sabrı, sevgisi ve güveni, bu yolculuğun en büyük gücüdür.