CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer şu ifadeleri kullandı;
“Bu süreçte, maalesef ölümlerle ilgili en kapsamlı incelemeyi Türk Tabipleri Birliği'nin görevlendirerek Eskişehir'e gönderdiği heyet yaptı. Maalesef üzülerek ifade ediyorum, Türk Tabipleri Birliği heyetinin üzerinde durduğu, sorguladığı, bakılsın, incelensin, açıklığa kavuşturulsun dediği hiçbir husus, üzülerek ifade ediyorum ki, savcılık tarafından, Afyonkarahisar'da yürütülen savcılık tarafından sorgulanmamış bile. En ufak bir şüphe dahi akıllarından geçmemiş. Bunu şunun için söylüyoruz: Biz niye bunun için uğraşıyoruz? Niye Türk Tabipleri Birliği buraya geldi? Niye siz buradasınız? Niye biz buradayız? Niye değerli basın mensupları burada? İnsanlar, insanımız öldüğüyle kalmasın diye. Ne Kartalkaya'da, ne Gebze'de, ne Dilovası'nda ne de burada Seyitgazi'mizde insanlar kaderinden ölmediler. Bundan sonra da eğer böyle giderse, hesabı sorulmazsa, yine yeni ölümler, yeni katliamlar olması kaçınılmazdır. İşte bunlara bir dur denebilmesi için biz milletvekilleri olarak yaptığımız, hem yangından sonra biliyorsunuz, soru önergeleri vererek hem de sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ilgili Bakan, Tarım ve Orman Bakanı geldiğinde de konuyu aynen buraya gelen Türk Tabipleri Birliği heyetinin raporunda ifade ettiği gibi gündemlerine getirdik.
Maalesef, maalesef büyük bir duyarsızlık var. Tarım Bakanı, "Ben çok üzüldüm Utku Bey bu konuyu gündeme getirince," dedi. Asıl üzülmesi gereken konu, benim konuyu gündeme getirmem değil. Asıl üzülmesi, sorgulaması gereken, kendi orman çalışanlarının nasıl böyle eğitimsiz, nasıl böyle 1 aylık bir çalışanının ölüme gönderilmesiydi. Asıl üzülmesi, sorgulaması gereken buydu, hala da bu.
Sonra Adalet Bakanı çıktı, biliyorsunuz, "Takipsizlik diye bir şey yok," dedi. Az sonra basın açıklaması yapılacak. O konuda onların açıklamasına gölge düşürmek istemem ama bizim gördüğümüz, benim gördüğüm, biz milletvekillerinin, vatandaşların gördüğü; bakın, bir soruşturma var. Önce Ankara'da başlıyor. Sonra Eskişehir'e bir ucu geliyor, Afyon'a bir ucu gidiyor. Eskişehir'de ne sorgulanıyor belli değil, Afyon'da ne sorgulanıyor belli değil. Sonra biz tesadüfen öğreniyoruz ki, tesadüfen öğreniyoruz ki, takipsizlik kararı çıkmış. Onca isimler sıralanmış şikâyetçi olarak, müşteki konumunda; hepsi aileler, hepsi acılı aileler. Hepsine 1 satırlık bir yanıt: "Takipsizlik kararı." Bu konunun takip edilmeyeceği kararı. Bunu vicdanlar kabul etmiyor. Bu yüzden sizlerin burada olması, vicdanların sesi olarak önemlidir.
Bizim talebimiz az sonra arkadaşlarımız söyleyecek daha net ifadelerle ama hem acılı ailelerin vicdanına, hem Eskişehirlilerin, hem de aslında tüm ülkenin vicdanına sığmayan bu takipsizlik kararının bozulması ve gerçek anlamda bir soruşturma yapılması gereklidir. Nelerin soruşturulması gerektiğini arkadaşlarımız detaylı olarak söyleyecek, suç duyurusunda yer alıyor. Ama, ama bu ölümlerin kader olmadığını biz biliyoruz, olmamalıdır. Bu ölümlerde ihmal vardır. Sadece yangınla değil, işte Gebze'de, işte Dilovası'nda, işte onlarcasında, Kartalkaya'da...
Kamuoyu tepkisi yok zannedilerek bu olayların kapatılması kabul edilemez. "Biz buradayız" demek için, sağ olsun, bütün sivil toplum örgütleri buradalar, platform olarak buradalar. Burada olmaya devam edeceğiz. Bunun sonunu, sonuna kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz. Ben bir kere daha öncelikle Tabip Odamızın değerli Başkanı Nazım Hocamıza, onun şahsında Türk Tabipleri Birliği'ne, buraya kadar, biliyorsunuz, bu yangınla ilgili, sadece bu yangınla değil aslında bütün yangınlarla ilgili bir kapsamlı heyet göndererek incelettiler. Aslında hepimizi uyandıran, onların heyetinin bulguları oldu. Keşke savcıları da uyandırabilseydi ya da diğer görevlileri. Teşekkür ediyorum ama sonunu bırakmamak için hepimize görev düşüyor. Aileler sessiz kalabilir, anlayışla karşılıyoruz ama bizler sessiz kalmayacağız.
Sadece orman çalışanları değil, biliyorum Eskişehir'de de, Türkiye'de de binlerce gönüllü var, AKUT gönüllüsü olsun, diğer kurtarma ekiplerindeki gönüllüler. Orada da vahim bir ihmal vardır. Bir kere daha altını çizerek ifade etmek istiyorum: AKUT'un çok sevgilidir, hepimizin değerlisidir ama Eskişehir'de de hem AKUT var hem diğer sivil toplum kurtarma ekipleri. O yangında orada olmaması gerekiyordu. O 5 kişi, Eskişehir'imiz için koşup gelen, onların da aileleri var. Onlar da birilerinin tek canlarıydı, sevdikleriydi. Maalesef büyük bir ihmal nedeniyle ölmüşlerdir. Bunu kabul etmek gerekir. Bunun üstü örtülemez. Orada olmamaları gerekir. Arama kurtarma ekibinin olacağı yer yangının ortası değildir. Bunu herkes biliyor ama kimse söylemiyor. Biz söylüyoruz işte. Şimdi sorgulansın ki, bundan sonra bu iyi niyetli insanlar, bu vatanını seven, ormanını seven, insanı seven gönüllü insanlar böyle göz göre göre ölmesinler diye. Onun da bir kez daha kamuoyu tarafından tartışılması gerekir. AKUT'un yönetiminin de çıkıp konuşması gerekir. Ormansa orman, diğer kamu kurumlarıysa kurumları, çıksınlar söylesinler. AKUT orada olmalı mıydı, olmamalı mıydı? O insanlar, o gençler evet, doğru gönüllüydüler ama onların gönüllü olduğu konu can kurtarmaktı, kendi canlarını feda etmek değildi. Bir kez daha bu işin üstünün örtülmemesi gerekir diyorum. Ben bir kez daha hem siz değerli basın mensuplarına, hem sevgili platformumuzun değerli tüm temsil eden heyetlerine, Eskişehirlilere, vicdanı olan siyasi partilerimize teşekkür ediyorum.”