Saadet Partisi Odunpazarı İlçe Başkanı Osman Çalışkan şu ifadeleri kullandı;
“Şu günlerde zihnimizi meşgul eden üç önemli mesele var. İlki Çözüm Süreci… Belki de en belirsiz olan ve ne olacak, nereye varacak diye merak edilen ilk gündem bu. Saadet Partisi olarak bu konudaki görüşlerimizi her fırsatta dile getiriyoruz. Süreci terör örgütleri ile müzakere mecrasına çekmek isteyenlere karşıyız. Bizim derdimiz kardeşliktir. Birlik ve beraberliktir. Vatandaşlarımızın, Siyonist uşağı birkaç örgütün elinde yok olup gitmesine karşıyız. Bu sebeple var gücümüzle süreci asli mecrasında tutmaya gayret ediyoruz.
Diğer iki mesele ise bütçe görüşmeleri ile asgari ücrete yapılacak zam görüşmeleridir. İlk olarak, önümüzdeki yılda bizi nelerin beklediğine dair en somut gösterge 2026 Yılı Bütçesi’dir. Şu hakikate dönüp bir bakalım: Bu bütçeyi kim yapıyor? Saraydaki danışmanlar, bakanlıktaki bürokratlar yapıyor. Bu bütçenin yükünü kim çekiyor? Söyleyelim: Tarlasında ürünü para etmeyen, borcunu kapatmak için bankadan faizle kredi çekip o faizi kapatmak için tarlasını satan çiftçi çekiyor. Peki bu bütçede çiftçi var mı? Yok. Çünkü bu bütçede tarıma ayrılan pay sadece binde 9.
Bu bütçenin yükünü; ömrünü bu ülkeye hizmetle geçirmiş fakat bugün ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen emekli çekiyor. Peki bu bütçede emekli var mı? Yok. Sosyal Güvenlik Programı’nın payı 2025’e göre düşürülerek yüzde 9,14’e gerilemiş. Yani emekliye zam yok.
Bu bütçenin yükünü; maaşı kirasına yetişmeyen, açlık sınırının altında bir ücretle ailesini geçindirmeye çalışan asgari ücretli kardeşim çekiyor. Peki bu bütçede asgari ücretli var mı? Yok. Olmuş olsaydı, açlık sınırının 30 bin lira olduğu bu ülkede 28 bin lira ücreti bırakın teklif etmeyi, aklınızdan bile geçiremezsiniz.
Bu bütçenin yükünü; sabahın seherinde “Ya nasip” deyip dükkânını açan ama siftah yapamadan kepenk kapatan esnaf, artan maliyetler altında ezilip şalter indiren, konkordato ilan etmek zorunda kalan sanayici çekiyor. Ama bu bütçede esnaf, sanayici var mı? Yine yok.
Bütçe aslında “ekmeğin” paylaştırılmasıdır. Ekmeği paylaştıran adil ise, o sofrada bulunanlar payına düşen ekmek az bile olsa huzurludur, sofrada bulunan diğerlerine karşı saygılıdır, muhabbetlidir. Ancak ekmeği pay eden adil değilse, en büyük payı alan bile huzurlu değildir; zira kendini güvende hissetmez. Ülkemizde nadir birkaç dönem dışında, maalesef ekmek adil paylaştırılmadı. Hatta AK Parti iktidarının olduğu son çeyrek asırda yaşananlar, hiçbir dönem ile kıyas edilemeyecek bir boyuta vardı. Hem de bu durum, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul” mısralarını dillerinden düşürmeyenlerin devri iktidarında oldu. Ekmek adil paylaştırılmayınca da memlekette her şeyin çivisi çıktı. Bunu ülkenin ruhunda, insanımızın yarın kaygısında ve toplumsal barışımızdaki kırılmada görüyoruz.
Oysa bu millet, huzuru da adaleti de kardeşliği de hakkını da fazlasıyla hak ediyor. İşte bu yüzden bizler; şiddet dilinin değil, kardeşlik hukukunun egemen olduğu, sınırların kevgire dönmediği, nereden gelirse gelsin terörün her türlüsünün kökünün kazındığı Terörsüz Türkiye sürecini her şeye rağmen destekledik, desteklemeye devam ediyoruz. Ancak terörsüz bir Türkiye’nin konuşulduğu bir dönemde; muhalefete ayrı, iktidara ayrı işleyen hukuku, gazetecilere sansürü, şafak operasyonlarını, iktidar yolsuzluğuna dokunmayan çifte standardı, KHK’lıları yok sayan düzenlemeleri, özgürlüğü kısıtlayan baskıları, öğrenciyi içeri atıp çetelere cirit attıran hukuksuz Türkiye’yi reddediyoruz. Kadınların dışarıya korkarak çıktığı, sokakların çetelere, uyuşturucuya, şiddete teslim edildiği güvensiz Türkiye’yi reddediyoruz.
Madenlerin göçtüğü, otellerin yandığı, ormanların yok olduğu, iş yerlerinin can aldığı denetimsiz Türkiye’yi reddediyoruz. Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme feda eden, insanımıza çürük binayı layık gören, dayanıksız Türkiye’yi reddediyoruz.
Bu arada, 28 Aralık saat 14.00’te Taşbaşı Kültür Merkezi’nde ilçe kongremiz olacaktır. Tüm halkımız davetlidir.”





