Zorbalığı, cinsel, fiziksel saldırı hatta cinayete kadar varan birçok eylemi içeren gençlik şiddeti olarak adlandırabiliriz. Ama bu tanım oldukça yetersiz kalacaktır.

Zorbalık aslında küresel bir halk sağlığı sorunudur. Zorbalıkta en temel risk faktörlerinden biri şiddetin teşvik edildiği ya da normalleştirildiği bir ortam yaratan yasal ve sosyal normların varlığıdır. Her ne kadar zorbalık, toplumda özellikle ergenlik döneminin bir parçası olarak görülse de maalesef bireyin tüm hayatını olumsuz etkileyebilen boyutlara gelebilmektedir.

Yapılan araştırmalara göre zorbalığı etkileyen faktörlerden birisi çocukların ya da ön ergenlik dönemindeki bireylerin evde, okulda, sokakta ve ekranda (sanal ortamda) şiddete maruz kalmasıdır. Şiddete bir şekilde maruz kalan bireylerin zorba ya da zorbalığa uğrayan kişi (kurban) olma ihtimali artmaktadır.

Özellikle aile içinde kötü muameleye maruz kalan çocukların akranları tarafından kurban olma olasılığı daha yüksek olarak bulunmuştur. Bu cümleyi okuduğumuzda aklımızda şiddet uygulayan bir ebeveyn ya da kardeş gelse de aslında olay bundan çok daha basit de olabilir. ‘‘O çocuğun ya da ergenin sınırları.’’ Yetiştiği ortamda sınırları olmayan çocukların kendini güvende hissetmesi mümkün değildir. Dolayısıyla kendini güvende hissetmeyen çocuğun sağlıklı ilişkiler kurması, ona zorbalık yapma ihtimali olan bireyi fark etmesi ya da ona kendisine belki de hiç söylenmeyen kelime olan ‘‘ hayır’’ı söylemesi çok zordur. Bu da kendini koruyabilmesinin zorluğunu bize göstermektedir. Unutmayalım ki sağlıklı sınırlar çocuğu güvende hissettirir.

Diğer taraftan bu sınırları katı kurallar olarak algılamamak da önemlidir. Çok katı kuralların, eleştirel ve yargılayıcı bir tutumun olduğu evlerde büyüyen çocuklar akran zorbalığı temasında hem zorba hem de kurban olma eğiliminde olan çocuklar olacaklardır.

Zorbalık konusunda her ne kadar çocuğun yetiştiği ortamı göz önünde bulunduran çalışmalar yapılsa da eğitim sistemimizde okul ortamı çocuğun evinden belki de daha fazla vakit geçirdiği bir yer konumunda. Dolayısıyla öğretmenleri ve arkadaşları da neredeyse ailesinden daha sık gördüğü kişiler olmaktadır. Okul ortamında yeterli yetişkinin gözetiminde, uygun sınırlar ve kuralların olması ve bunların takip edilmesi oldukça önemlidir. Kendini güvende hisseden çocuğun, sınırlarını bildiği bir yerde zorba ya da kurban olma eğilimi düşecektir.

Anaokulu sürecinden itibaren başlayan yetişkinlik döneminde iş yerine kadar taşınabilen akran zorbalığı konusu, düşündüğümüzden çok daha önemli bir konudur ve bir toplum ruh sağlığı problemidir. Bu probleme çözüm odaklı yaklaşabilmek için hem ebeveyn eğitimleri, hem eğitimci eğitimleri hem de kullardaki rehberlik desteğini güçlü kılmak için adımlar atılmalıdır.