Hayatta bazı şeyler vardır, kaçınılmazdır… Mesela doğum günü pastasındaki mumlar, sabah kahvesinin kokusu ve bir de o meşhur “yirmilik diş” hikâyesi.

Pek çoğumuz 18–25 yaş aralığında bu dişlerle tanışırız. Kimimiz sessiz sedasız atlatırız, kimimiz ise ağrısıyla, şişliğiyle, hatta çorba günleriyle uzun uzun uğraşırız.

Yirmilik diş dediğimiz, aslında ağzımızın en arkasında çıkan üçüncü azı dişleridir. Evrimsel süreçte çenemiz daraldığı için bu dişlere yer kalmamıştır. Bu yüzden de genellikle düzgün şekilde çıkamaz, diş etinin içinde gömülü kalır ya da yamuk çıkar. İşte sıkıntı da tam burada başlar.

Peki, yirmilik dişin çekilmesi mecburi midir? Hayır, her zaman değil. Eğer diş düzgün bir şekilde çıkmış, çevresindeki dokulara zarar vermiyorsa ve ağız hijyeni rahatlıkla sağlanabiliyorsa, ömür boyu ağızda kalabilir. Ama eğer çene darlığı varsa, diş çarpık çıkmışsa, yanağa veya diğer dişlere baskı yapıyorsa, hatta çürümeye meyilliyse… O zaman diş hekimi çekilmesini önerir. Bu hem ileride oluşabilecek ağrıların hem de daha büyük problemlerinin önüne geçer.

“Yirmilik diş illa ağrır mı?” diye sorarsanız, cevabı: hayır. Bazı insanlar bu süreci neredeyse fark etmeden geçirir. Ama bazen ağrı, şişlik, çiğnemede zorluk ve çene kilitlenmesi gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bunlar da dişin sıkıştığı ya da iltihaplandığı anlamına gelir.

En önemlisi, dişin durumunu erken fark etmektir. Bunun için düzenli diş hekimi kontrolleri şart. Unutmayın, ağrı başladıktan sonra değil, başlamadan önce önlem almak her zaman daha kolaydır.

Yirmilik diş bir dönüm noktası gibidir; gençlikten yetişkinliğe geçerken kapımızı çalar. Önemli olan onu zamanında ve doğru şekilde yönetmek.