Hadi dürüst olalım… Kaçımız diş hekimine gitmeyi sever? Çoğumuz “Sonra giderim” der, randevuyu erteleriz. Ama neden?
Aslında diş koltuğuna oturmak biraz uzay gemisine binmek gibi. Üstünde parlak ışıklar, garip sesler çıkaran aletler var. İnsan da haliyle kendini biraz tedirgin hissediyor. Hele ki daha önce kötü bir deneyim yaşamışsak, o sesler kulaktan hiç gitmiyor.
Ama işin güzel tarafı şu: Artık diş hekimliği çok değişti! Çoğu işlem canımızı acıtmıyor. Anestezi dediğimiz özel bir yöntemle, tedavi sırasında neredeyse hiçbir şey hissetmiyoruz. Yani korkularımızın çoğu, eski hikâyelerden bize kalan bir hayal gibi.
Peki tedaviyi ertelersek ne oluyor? Küçük bir çürük, önce biraz sızlıyor. Sonra daha büyük oluyor, kanal tedavisine kadar gidebiliyor. Bir diş eti kanaması önemsenmezse, ileride diş kaybına bile yol açabiliyor. Yani aslında korkup kaçtıkça işler büyüyor.
Şunu bilmeliyiz: Diş hekimleri sadece tedavi eden kişiler değil, aynı zamanda bizi anlamaya çalışan dostlarımız. Bizim için küçük gibi görünen bir “çekingenlik”, onlar için çok önemli bir işaret. O yüzden çekinmeden sorularımızı sormamız, korkumuzu paylaşmamız gerekiyor.
Unutmayalım: Sağlıklı dişler sadece yemek yemek için değil, kocaman gülümsemek için de gerekli. Güzel bir gülümseme, özgüvenimizi artırır, hayatımızı kolaylaştırır.Kısacası, diş hekiminden korkmak yerine, onu kendimize bir “gülümseme dostu” olarak görmeliyiz. Çünkü korkumuzdan kaçtıkça kaybederiz, ama gülümsemek için adım attıkça kazanırız.